1-
Sunuculuk dolayısıyla hep ekran önündeydiniz. Önümüzdeki dönemde yeni
projeleriniz var mı?
Kamera önünde kendimi çok iyi hissediyorum. İletişimin de bir parçası olan beden dili
kullanımına inceden inceye ilgim olduğu için bu mesleği seçtiğimi belirtmem gerekiyor
öncelikle. 12 yıl haberci kimliğimle mesleğimi yaparken hayatın içinde de hep bir şeyleri
anlatmaya çalışanlarda en etkili anlatanlara mest olurdum. Haber spikerliği, sunuculuk gibi
alanlarla mesleki kariyerimi neden renklendirdiğimden ve çeşitlendirdiğimden bahsetmeden
yeni projelerin de kaçınılmaz olduğunu anlatmak daha kolay olur. Kendi formatlarımı
geliştirdiğim TV projeleriyle beraber şu an üzerine yoğunlaştığımız birkaç TV formatı da
gündemimde. Tabi değişen dünyanın dijital akışına da kayıtsız kalmak ne mümkün. Bir
belgeselle bir de dizi projesinin yazım aşamasındayım.
2-
Uzun bir dönem Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi’nin Sinema- TV Bölüm
Başkanlığını yürütüp, tv programcılığı, iletişim kuramları, yeni medya ve diksiyon
dersleri verdiniz. Eğitmenlik süreciniz devam ediyor mu?
Nasıl etmez… Sadece bazen yoğun temponun içinde minik aralarla tabi bu aralarda
üretmeye devam ederek. Öğrencilerimle onların hayalleriyle yol almak en kıymet verdiğim
şeylerin başında gelir her zaman. Hem sahada hem de akademik alanda var olmuş biri olarak
onlara ilham vermek asla vazgeçeceğim bir şey olamaz. Bu dönem yüksek lisansımı ‘Medya
ve Marka Yönetimi’ üzerine yapıp bitirdikten sonra hem liselerde hem de üniversitelerde
gençlerimizle yol almaya devam. Üniversitedeki hocalarımla sürekli istişare içinde olup
önümüzdeki dönemde eğitimin içinde nefes almaya devam edeceğim.
3-
Yakın zamanda size bir dizi ya da sinema filminde görebilir miyiz? Oyunculuğu nasıl
tanımlarsınız?
Aslında kendi yazdığım hikayenin kahramanlarından birini oynamayı çok istiyorum. Şu
anda yeni çıkacak olan kitabımın eş zamanlı yürüttüğümüz senaryosunda bir karakter var ki
işte onu oynamak çok isterim. Zaman içinde görüştüğüm projeler de oldu. Dijital bir
platformda yayınlanmak üzere bir komedi işinin içinde oldum fakat henüz yayına girmedi.
Ama şunu söylemeliyim ki ben kendimi yakın zamanda bir hikayenin içinde görüyorum.
Tüyo vermek isterdim ama hissi kablel vuku şeklinde kalsın şimdilik. Oyunculuğu hep şöyle
tanımlarım; halden anlamak! Kendi karakteriniz ve bedeninizden sıyrılıp dışardan sadece
kendi görme ve anlama biçiminizle yorumladığınız derya deniz karakterin hayatına dahil
oluyorsunuz. Bu müthiş bir şey. “Sen o karakter olsaydın ne yapardın”ın hayat bulmuş şekli.
Evet, sen o karakter oluyorsun ve o ne yaparsa onu yapıyorsun, halinden anlıyorsun. Empati
duygusunu iliklerine kadar hissettiren başka hangi meslek olabilir ki! Bu yüzden benim için
oyunculuk “halden anlmaktır.”
4-
Hayalinizde nasıl bir rol oynamak var?
İzlediğim her filmde her dizide bunu düşünüyorum desem… Ama günün sonunda Yelda’yı
iki uçta görüyorum. Biri dram diğeri de komedi… Mesela duyma engeli olan bir kadını
oynamak çok isterdim. Duyuların duyusuzlaştığı günümüz dünyasında kadın olmanın zorlu
yanlarına bir de duyma yetisinin olmadığı bir kadının ruhuna bürünmek isterdim. Gerçekte
sağlıklı işitme yetisi olanların kendi sesine ve başkalarının sesine ne kadar sağır olduğunu
düşünürsek, böylesi bir rolün kendi sesine ve dış dünyanın sesine sağır olmayı tercih eden
insanlara manidar bir ayna tutacağını düşünüyorum. Komedide de çatlak bir dedektifi
oynamak isterdim. Dedim size ama iki uç…