DOĞRU İNSANLA ÇALIŞMAK ÖNEMLİ
Image

DOĞRU İNSANLA ÇALIŞMAK ÖNEMLİ


Yasemin Öztürk, “Üvey Baba”, “Koçum Benim”, “Kurtlar Vadisi”ndeki rolleriyle tanındı. En son “Arka Sokaklar” dizisiyle ekrana gelen Öztürk ile şimdi neler yaptığını konuştuk. Oyuncu, “Sağlam, dişi, ayakları yere basan bir kadını canlandırmak isterim” dedi.

Nasıl bir ailede büyüdünüz ve oyunculuk hayatınıza nasıl girdi?
Ankara’da doğdum ve büyüdüm. Annem ev hanımı ve babam da memurdu. Daha 5 yaşındayken hep şarkı söyler ve çok severdim. Müzik ve koro bölümdeydim okullarda. İstediğim müzikti ama lisedeyken bir tiyatroda rol aldım. Üniversitede yeteneğimi kullanmak istedim. Çizimim iyiydi grafik sınavına, şan sınavlarına ve tiyatro sınavlarına girdim. Üniversiteye hazırlandığım 3’üncü yılda Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nü kazandım. Ailem destekledi, köstek olmadı. Babam memur olduğu için çok heyecanlanmadı bu bölüme. Çünkü nasıl para kazanacağımı düşündüler. Ama her zaman yanımda oldular. 

İlk televizyon deneyimi nasıl oldu?
99 yılında Bilkent’ten mezun olduktan sonra İstanbul’a gelmeye karar verdim. İnanın bana Taksim nerede bile bilmiyordum. Ankara’da kısıtlı iş imkanı vardı. İlk projem “Bizim Sokak” diye bir diziydi. Ciguli rol alıyordu ve 25 yaşındaydım. Hayata biraz geç başladım. Ardından “Üvey Baba” geldi. 

“Üvey Baba” ile nasıl tanındınız?
O dönemin iyi dizilerinden biriydi. Reytingleri çok iyiydi. Fakat “Koçum Benim” şahane bir projeydi benim için. 28 yaşındaydım ama 16 yaşındaki bir lise öğrencisini oynuyordum. Göstermiyordum yaşımı. O yaştaki lise öğrencilerine hitap ediyordu. TRT’nin reytinglerinde üst sıralarda yer alıyordu. 

Şemsi İnkaya ile çalışmak nasıldı? Dizide senaryoda olanlar da psikolojinizi etkiliyor muydu?
Aslında izlerken evet. O yaşlarda etkiliyordu. Kötü karakter başroldü. Filmlerinde bizi güldüren Şemsi İnkaya, bu sefer kötü bir karakter olarak ekrana geliyordu. Onunla çalıştığım için çok mutluydum. Çok fazla Yeşilçam filmleri izleyerek büyümüştüm. Bizim için çok değerliydi o oyuncular. Hepsiyle çalışmak ve tanışmak imkanı yakaladığım için o kadar mutluyum ki… Sadece ekranda izlerken insana o karakter geçiyor ama kendisi çok tatlı bir insandı. 

“Koçum Benim”de Tarık Akan, sette nasıl biriydi?
İstanbul’a ilk geldiğim zamanlardı. Bir sanat evine gitmiştim. Tam içeri girdiğimde beyaz saçlı bir adam oturuyordu. Kafasını kaldırdı ve Tarık Akan’dı. İnanılmaz bir hissiyattı, ekranda gördüğüm kişiyle karşılaşmak. Kendisi ile çalışma fırsatı yakaladım 2 yıl sonra. Tarık Akan’ın gençlerle arası çok iyiydi, arkadaş gibiydik. Her şeyi paylaşıyorduk. Anılarını hep paylaşırdı. Şakalar yapabilen bir insandı. Gençlerle iletişimi çok güçlüydü. Set dışında da bir araya gelince arkadaş gibiydik. 

Oradan görüştüğünüz birileri var mı?
Hepsiyle sonrasında görüştük ama sonrasında başka hayatlar oldu. İnsan ister istemez biraz kopuyor. Ama şu an hepimiz bir telefon kadar yakınızdır. Hâlâ benim için oradaki oyuncular sevdiğim insanlardır. Sanki dün görüşmüşüz gibi konuşuruz karşılaşınca. 

Orada kendiniz dahil her bir oyuncunun ileri gideceğini tahmin ediyor muydunuz?
Aslında o an onları düşünmüyorsunuz. Çok hızlı gelişti o diziden sonra her şey. Orada bir sonraki adımı düşünerek hareket etmedim hiç ama baktığım zaman diyorum ki ne kadar güzel işlerde yer almışım. “Aşka Sürgün” dizisi de öyleydi çünkü. Mahsun Kırmızıgül, Beren Saat ve ben başrolü paylaşıyorduk. Oradaki herkes de sonrasında başrollere dönüp hep ekranda oldular. Demek ki doğru işlerde rol almışım. 

Kurtlar Vadisi geliyor sonrasında… O diziyi kariyerinizde nasıl bir yere koyuyorsunuz?
O dizi de benim için çok önemliydi. Karakterim çok önemliydi ve seviyordum. Maalesef o karakterin hikayesi yarım kaldı orada. Maalesef diyorum çünkü “Aşka Sürgün”de başrolde yer aldığım için Kurtlar Vadisi’nde ayrılmak zorunda kaldım. Çok iyi bir senaryosu vardı. Oyuncu olarak orada kendimi çok rahat ve iyi hissediyordum. Seyircinin tepkisi güzeldi. Sokakta yürüyemediğim zamanlar oluyordu. Beni o karakter sanıp konuşan ve tartışan insanlara denk geliyordum. Bana düşman olan seyirciler de… Bir dolu araba beni takip ettiği anlar yaşadım. O rolün hikayesinin tamamlanmasını çok isterim. Aslında o karakter ölmedi. O diziden ölmeden ayrılan bir ben bir de Polat vardır. Tekrar Vadi’ye dönebilirim diye düşünüyorum. 
Şimdiki zamana döndüğümde o diziden beni hâlâ tanıyanlar çok var. Çok yer etmiş o seyircide. Çok fazla izleyen ve seven olmuş. 
Yakın bir zamanda taksiye bindim. Genç bir arkadaşımız taksiciydi. Tam inerken kafasını çevirdi ve “Bir dakika sen osun. Sen Kurtlar Vadisi’ndesindeki karaktersin. Ben seni o kadar öldürmek istedim ki şimdi karşımdasın” dedi. Bir an panikledim ve “sakin ol, karşındayım ama hissiyatın aynı mı” diye sordum. Cevabı şöyle oldu: “Sen nasıl bir karaktersin? Nasıl yaparsın bunu kocana.” O kadar yaşamış ve içinde öfkelenip hırsını alamamış ki… Gerçekten karşısında beni görünce öldürecek sandım. Ama taksici arkadaşı sakinleştirmeyi başardım o an. Çünkü ben sakindim. O diziyi yaşamış gerçekten. 

Bu sizi korkuttu mu?
Biraz ürkmüştüm. Çünkü çok parmakla gösterilen bir karakterdi. Eğer takside durmuyor olsaydık, biraz çekinebilirdim. Bunlar fazla gerçekçi anlar. 

Siz kendinize karakter oyuncusu diyebilir misiniz? Çok fazla imza dizide imza rollerde yer aldınız…
Evet, ben bir karakter oyuncusuyum. Beni nereye koyarsanız olurum. O çocuk rolüne koydunuz oldum. Üvey Baba’da Moldovyalı bir kadını canlandırdım, Kurtlar Vadisi’nde kötü Sara oldum. Çok geniş ve renkli bir yelpazem var. Kötü, iyi, şaşkın, aptal, komik… Tüm karakterleri olabilirim. O yüzden mesleğimi çok seviyorum. Oyunculuk bambaşka bir şey. Daha çok oynamak istediğim karakterler var. 

Bir süredir ekranda değilsiniz. Bunun sebebi nedir?
Ara vermek istemedim ama birazcık yaşanmışlıklardan öyle gerekti. 2009’a kadar aktif çalıştım. Filmler, seslendirme, diziler… Mesleğimin gerektirdiği her işi keyifle yaptım. 2010 yılında annemi kaybettim. O zaman 35 yaşındaydım ama inanın bana 10 yıl geriden geliyorum. Hayatın geç farkına vardım. Annemin şefkatinden mahrum kaldım. Sudan çıkmış balık gibiydim. Ne yapacağımı bilemedim ve psikolojik olarak da kötüydüm. Bunlardan dolayı biraz uzaklaştım ve kendime gelmem biraz zaman aldı. Hayatın nasıl devam ettiğinin henüz farkında değildim. Farkındalıklarım sonradan gelmeye başladı. 
2011’de Behzat Ç.’de oynadım. Tiyatro her daim hayatımdaydı. Tiyatrosuz bir yılım olmadı, bunların yanında. 2015 yılında “Sevdanın Bahçesi”, 2017’de “Deli Aşk” filmi, son olarak 2019-2020 arasında “Arka Sokaklar”da oynadım. 2020 yılında “7 Melek” diye bir film çektik ama henüz vizyona girmedi. Arka Sokaklar’dan sonra ekranda henüz buluşamadım. Benim için uzun bir zaman. Çok özledim, seyirciyi çok seviyorum. Bu zamandan sonrası benim için güzel olacak. 
Şu an seyirciye iletmek istediğim roller daha derinden ve daha farkında dolu. Bir de uzun süredir menajerim yoktu. Tümay Özokur ile çalışmaya başladım. Ekip olmayı çok istemişimdir. Şimdi de güzel bir ekiple çalışıyorum ve güzel işlere imza atacağımızı düşünüyorum. Doğru zamanda, doğru insanlarla çalışmak istiyorum. İçinde sevgi olan işlerle çalışmak istiyorum. 

Siz “İşte Benim Stilim”e katılmışsınız… Çok ters bir iş sizin için sanki…
Öyle bir zaman geliyor ki ne yaptığınızın farkında olmuyorsunuz. Birileri “olmalısın” dedi. Orada çalışanlar çok tatlı insanlar ama hiç benlik değildi. Bu kadar insanlara sevgi ile bakan biri olarak orada yer almak biraz beni yordu. Çünkü kavga etmekten hiç hoşlanan biri değilim. 2007 yılında kostüm tasarımı da yaptım, kendime göre bir stilim vardır. Onu da öyle bir program sandım. 2 hafta sonra da oradan çıkmak istedim. İnsanın psikolojisini bozan bir şey yarışma mantığı, kavga gürültü de… Çok yabancı bir projeydi bana. 

Çalıştığınız için mutlu olduğunuz isimler kimler?
Çoğu Yeşilçam oyuncusuyla çalıştım onlar özeldir. Hülya Avşar, Halit Akçetepe, Ajda Pekkan, Aytaç Arman, Ediz Hun… Bir tek Kemal Sunal ile tanışamadığım için üzgünüm. Benim için çok değerli o insanlar. Gerçekten gönüllerini koyarak bu mesleği yapmışlar. Onlarla çalışmak gurur vericiydi. İlk tiyatromu Nejat Uygur Tiyatrosu’nda yaptım. Nejat Uygur ile 4 yıl çalıştım. Sahnede inanılmazdı. Hasta olmasına rağmen hâlâ seyirci ile buluşmak istiyordu. Çok etkileyiciydi onunla oynamak da izlemek de… 

Bir gününüz nasıl geçer?
Her sabah spor yapıyorum. Mutlaka uyanınca meditasyon yapıyorum ve yürüyorum. Beni ne mutlu edecekse onları yapmaya özen gösteriyorum. 

Tiyatro devam mı?
Paşhan Yılmazel ile bir oyun oynuyorduk. 7 yıldan sonra bu sezon oynamama kararı aldık. Ama şu sıralar çok güzel bir hazırlık aşamasındayım. 

Şarkı söylüyor musunuz?
98-99 yıllarında Ankara’nın en büyük barında şarkı söyledim. Sonrasında başka barlardan teklif geldi, fakat İstanbul’a gelip tiyatro yapacağım diyerek kabul etmedim. İstanbul’da da sahne teklifleri aldım ama çıkma cesareti bulamadım kendimde. Daha dün Dost Elver’in bir programıyla canlı karaokeye gittik. Annem beni dinlemeyi çok severdi. Ona bir sözüm vardı, belki bir gün bir şarkı söylerim diye. Belki bir gün onun için bir şarkı söyleyebilirim. 

Nasıl rollerde yer almak isterdiniz?
Aksiyon içerikli bir dizide; güçlü, dişi, ayakları yere basan bir kadını canlandırmak isterim.

01.01.2023 | Hürriyet Kelebek | Röportaj: Eda SOLMAZ | Fotoğraf: Ece OĞULTÜRK