Son olarak Üniversi-deliler adlı dizide yiğit karakteriyle ekranlarda gördüğümüz Batuhan Sert, yakında vizyona girecek olan “Üç Günlük Dünya” adlı sinema filmi, sinema sektörü, oyunculuk ve seyahat alışkanlıkları üzerine sohbet ettik.
Oyunculuğu nasıl tanımlarsınız?
Oyunculuğun tek bir tanımı olamaz. Her oyuncunun kendine ait formülleri ve anlatım biçimi vardır. Oyunculuk yaşayan bir meslek olduğu için bu tanımlamalar da oyuncu açısından zamanla değişebilir. Şu anki duygularımla oyunculuğu bir oyuncunun kendi bedeninde ve ruhunda birçok karakteri, kendi hisleri, mimikleri ve anlatmak istediği derdiyle birleştirerek izleyiciye aktarması olarak tanımlayabilirim.
En son rol aldığınız “Üniversi-Deliler” dizisindeki rolünüzden bahsedebilir misiniz?
Yiğit, Ankara’da doğup büyüyen bir çocuk. İstanbul’da hukuk fakültesini kazanıyor ve okumak için İstanbul’a geliyor. Burada babaannesi, kuzeni ve birkaç ev arkadaşı ile beraber yaşıyor. Aynı zamanda kendi sınıfından bir sevgilisi var. Çevresine ve sevdiklerine karşı aşırı derecede düşkün ve korumacı. Arkadaş grubuna göre daha aklı başında ama ara ara öfke patlamaları olan bir çocuk. Her bölüm farklı absürt bir olayla mücadele edecek. Oynaması keyifli bir karakter.
Canlandırdığınız karakterler içinde şimdiye kadar sizi en çok zorlayan hangisi oldu?
Oynayacağım her karakter için farklı bir hazırlık sürecim oluyor. Açıkçası önceki oynadığım karakterler arasında henüz çok zorlayıcı diyebileceğim bir rolüm olmadı. Çünkü karakteri canlandırmadan önce karakter için sıkı bir çalışma yapmamız gerekiyor ve ben de bu konuda oldukça hassas davranıyorum. Asıl sancılı süreç, karakter yaratım sürecinde o rolü ortaya çıkarırken ki hazırlıklarım oluyor.
Nisanda vizyona girecek olan “3 Günlük Dünya” adlı filmde bizleri neler bekliyor? Burada nasıl bir karakterdesiniz? Set nasıldı? Film sürecinde bizimle paylaşabileceğiniz ilginç deneyimleriniz oldu mu?
“Üç Günlük Dünya” adlı filmde Furkan karakterini canlandırdım. Furkan, daha önce oynadığım karakterlerin hiçbirine benzemeyen özellikler taşıyor. Hatta hiç ortak noktası yok diyebilirim.
Bir üniversitede kimya bölümünü kazanıp İstanbul’a gelen, maddi durumu kötü olan, çok çalışkan, zeki, içine kapanık, sessiz ve oldukça masum bir karakter. Zamanla özgüven kazanan ve aşık olmasıyla birlikte daha dik duruşlu bir karaktere evrilişini göreceğiz. Yoğun olduğu kadar keyifli bir set süreciydi. İzleyicilerin de beğeneceği bir iş çıkacağına inanıyorum.
Yer alacağınız proje seçimlerinde öncelikleriniz neler? Neye göre karar veriyorsunuz?
Genel hikaye ve senaryo her zaman önceliğimdir. Yönetmenle görüşüp, genel hikaye ve karakterimin hikayesi ile ilgili bilgi edinmeye çalışırım. Menajerim Tümay Özokur’la da bu süreçte detaylı görüşmeler yaparız. Zaten birtakım bilgileri topladıktan sonra içimdeki sese kulak veririm.
Kabul edip veya red edip sonrasında pişman olduğunuz roller oldu mu?
Şükürler olsun bugüne kadar rol almaktan dolayı pişman olduğum bir proje olmadı. Umarım hep böyle devam eder.
Kendinizle bağdaştırdığınız, rolden çıkamadığınız, kendi hayatınıza da fikirlerini uyarladığınız bir karaktere hiç denk geldiniz mi? Yoksa dizi setinden çıktığınız anda karakteri orada bırakıp kendi hayatınıza devam edebiliyor musunuz?
Spesifik olarak karakterin fikirlerini hayatıma uyguluyorum diyemem. Karakteri sette bıraktığımı düşünüyorum ama o dönem oynadığınız karakter ruhunuza tamamen işlemiş olduğu için farkında olmadan o karakterin duygularıyla hareket etmiş ve o karakter gibi düşünmüş olabilirim. Bu çok iç içe geçmiş bir durum. Ancak rolden çıkamamak gibi bir şey asla yaşamadım.
Türkiye’de sinemanın ve dizi setlerinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dijital platformların artmasıyla sinema filmlerinin bu alanlarda izleyiciyle buluşması hedef kitleyi daha da büyüttü. Dizilerde ise yakalanan başarı çok daha büyük. Bu durum oyuncuların kendini tanıtması ve çok daha farklı senaryosu olan işlerde oynaması için alan açtı. Rekabetin artmasıyla işlerin kalitesi de doğru orantılı olarak arttı. Drama türündeki işlerin daha çok rağbet görmesinden dolayı komediye daha az yer verilmeye başlandı. Umarım yurt dışına satılabilecek ve uluslararası alanda da ilgi uyandıracak senaryolar yazılır ve daha çok sit-com projeleri yapılır.
İmkânınız olsaydı hangi yönetmenin hangi filminde oynamak isterdiniz? Neden?
O kadar çok adını vermek istediğim film var ki... İlk aklıma geleni söyleyebilirim. “Vikings”lerde Viking savaşçısı veya bizim tarihimizi anlatan dönem işlerinde şehzade oynamak heyecanlı olabilir. Dövüş sanatları dersleri aldım, at biniyorum ve kılıç kullanabiliyorum. Bu sebeple savaşçı ruhu taşıyan tarihi bir karakter daha çok ilgimi çekiyor.
İlerisi için planlarınız neler? Sırada bekleyen gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeler var mı?
İlerisi için tabii ki planlarım var ama şu an önceliğim çekmiş olduğum “Üç Günlük Dünya” filmi ve “Üniversi-Deli” dizi projemin yayınlanması.
Bu yoğun tempo arasında kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Size özel kaçamaklarınızı öğrenebilir miyiz?
Açıkçası vakit ayıramıyorum desem yeridir. Özellikle son bir yıldır çok yoğun bir tempoda çalışıyorum. Proje çekimleri arasında ise ancak kendime ve aileme vakit ayırarak dinlenmeye çalışıyorum.
Sık sık seyahat eder misiniz?
Seyahat etmek bu hayatta en sevdiğim şeylerden biri. Mesleğim sebebiyle sık sık seyahat planı yapamasam da spontane hareket etmeyi tercih ediyorum. O an hızlı karar verip kısa vadeli plan yapıyorum. Önce pandemi sonrasında ise proje çekimlerim sebebiyle yurt dışına çıkamadım ama yurt içinde farklı şehirlere gitmekten keyif alıyorum.
Seyahat alışkanlıklarınız veya tercihleriniz var mı?
Ben tam bir yaz insanıyım. Benim için tatilin en büyük olmazsa olmazları da deniz ve güneş. Araba, uçak ya da tren gibi ulaşım ayrımı yapmam. İnsan odaklı biri olduğumdan gideceğim yerde sevdiklerimle huzurlu bir ortamda olmayı her zaman öncelikli tutarım.
Yurt içinde ve dışında gözde tatil lokasyonlarınız var mı? Yoksa unutamadığınız bir tatilinizi okuyucularımızla paylaşabilir misiniz?
Yurtdışında gözde lokasyonlarım var ama ne yazık ki henüz görme şansım olmadı. Yurt içinde ise özellikle gittiğim yerler Antalya, Fethiye ve İzmir.
Unutamadığım tatil anım; kuzenimle beraber Paris’e gidip birkaç gün sonra Barcelona’ya geçmiştik. Orada “Nou Camp” Stadı’nda Barcelona-Real Madrid maçını izlemiştik. İki takımın da efsane kadrosunu canlı izlemek muhteşem keyifliydi ve benim için unutulmayacak anılarımın arasında yerini aldı.
Nisan 2023 | flypgs.com Magazine | Röportaj: Zeynep KUN | Fotoğraf: Ece OĞULTÜRK